Otoimmünite, bağışıklık sisteminin dost düşman ayrımını kaybetmesi ile ortaya çıkan vücudun savunma sisteminin kendine saldırdığı hastalıklar grubunun genel adıdır. Bu grup hastalıklarda bağışıklık hücreleri kendi dokularına saldırması doku hasarı geliştirmesi sonucunda saldırdığı dokuya göre klinik tablolar ortaya çıkar ve buna göre isimlendirilir. Hedef dokular ve oluşan hastalıkların örneklerin bazı örnekleri;
HEDEF | HASTALIK |
Tiroid Dokusu | Haşimato ( Guatr) |
Cild Dokusu | Sedef, Gül Hastalığı, |
Karaciğer Dokusu | Otoimmün hepatit |
Eklem Dokusu | Romatoid Artrit ( Eklem Romatizması ) |
Beyin Dokusu | MS ( Multipl Skleroz ) |
Göz Dokusu | Optik Nörit ( Körlük yapan göz siniri iltihabı ) |
Böbrek Dokusu | Nefritik ve Nefrotik Sendromlar |
Barsak Dokusu | Crohn, Ülseratif kolit |
Otoimmüniteye 21. yüzyılın vebası diyebiliriz.
Son yıllarda gelişen dünyamız, artan teknolojik gelişmelerin yanında kronik hastalıklarımız da hızla artmaktadır. Bu hastalıkların başında ise otoimmün hastalıklar gelmektedir. Bu hastalıkları klasik tıp yaklaşımının bakış açısı şudur. Madem ki otoimmünite bağışıklık sisteminin yoldan çıkması ve kendine saldırmasıdır bizde bağışıklık sistemini zayıflatıp çalışamaz hale getirirsek hastalık tablosu gerileyecektir. Bu yöntemle yıllardır hastalar tedavi edildi. Bu yaklaşım otoimmün hastalıkların sebeplerini ortadan kaldırma ve iyileştirme değil bağışıklığı ilaç baskısı altında tutma ve ilaç kullandığınız sürece devam eden bir iyilik halidir. Tedavi süreci yıllarca ve bazen hayat boyu devam eder. Çoğu zaman da ilaç kesildiğinde şikayetlerin tedavi öncesine göre daha da şiddetli semptomlarla artmasına sebep olur. Yani ilaç bağımlı devam eden geçici iyilik hali olan bir hayat yaşanmaktadır. Peki bu ilaçlar masum ilaçlar mı? Ne yazık ki hayır; çünkü bağışıklık sistemi gibi mükemmel çalışan binlerce bakteri, virüs mantara karşı savaşabilen bir gücü çalışamaz hale getirmenin sağlığımıza büyük bedelleri olur.
Bağışıklık sisteminin görevleri
1. Dost Düşman ayrımını yapmak ve düşman olan mikroplarla savaş
2. Kök hücreler ve sentezledikleri sitokinlerle doku ve hücre yenilenmesi
3. Kanser hücrelerini yakalayıp öldürmek
Görüldüğü üzere basit bir mantıkla verilen tedavilerin bağışıklığın yukarıdaki fonksiyonlarını baskılaması neticesinde;
1. Otoimmün hastalık sıklığında ve ağır enfeksiyon sıklığında artış
2. Doku ve hücrelerin yenilenememesi ve hücresel düzeyde erken yaşlanma, yara iyileşmesinin bozulması
3. Kanser vakalarında artış
Bu baskılayıcı tedavilerin en bilinen yan etkileridir.
Peki hali hazırdaki durum nedir? Kanser tedavisi olan kemoterapide de kullanılan bu bağışıklık baskılayıcı tedavi ajanları dünyanın en çok büyük ilaç sanayi devlerinin oluşmasını sağlamıştır bu pahalı tedavileri bireylere bir kez başlamışsanız o bireyleri ilaç firmalarına çoğu zamanda hayat boyu abone yapmışsınız demektir
Bu tedavilere başlamak kolay ama bırakmak zordur?
Neden mi çünkü aktif bir bağışıklığı baskılamak bir yayın üzerine ağırlık koyup onu sıkıştırıp esnemesine engel olmak gibidir. Bu ağırlığı aniden çekerseniz yay sıçrar. İşte bağışıklık baskılamayı da aniden ve kontrolsüz keserseniz, baskıdan kurtulan bağışıklıkta agresifleşip ve saldırıya geçer.
Peki Otoimmün Hastalıkların Sebebi Nedir?
1- Genetik yatkınlık
2- Artmış toksin teması
3- Bağırsak sağlığınızın bozulması ve Geçirgen Bağırsak sendromu ortaya çıkışı
Çözüm – Tedavi
1. Sağlıklı yaşam disiplini sayesinde var olan hastalık genlerinin pasifize edilmesi ve sağlıklı genlerin aktifleştirilmesi mümkündür buna EPİGENETİK DEĞİŞİKLİKLER denir ve bu değişiklikler yaşam stilinizden etkilenir. Sağlıklı yaşam, beslenme, stress kontrolü, doğru fiziksel aktivite ve kaliteli ve yeterli uyku burada önemli etmenlerdir. Bu epigenetik değişiklikler hem sizin hem gelecek nesliniz için önemlidir bu yapacaklarınızla aktifleşen sağlıklı genler neslinize aktarılacaktır.
2. Gelecek nesiller için küçük ama hayati bir not: Çocuk sahibi olmayı düşündüğünüz andan itibaren ve en az 6 ay önceden, detaylı bir sağlıklı yaşam değerlendirmesi, metabolizmanızın kontrolü ve gerekirse doğal destekler ve beslenmenizi size özgü doğru bir programa göre düzenlemeniz ve detoks yapmanız gelecek nesil için yapacağınız en önemli ve faydalı adımlar olacaktır. Çünkü kadınların yumurta kalitesini ve erkeklerin sperm kalitesini artırmaktadır.
3. Hayatınız ve günlük temaslarınızı gözden geçirin, toksin yükünüzü azaltın ve detoks yapın.
4. Mikrobiyota ve barsak sağlığınızı gözden geçirin. Sağlıklı bir kişinin en önemli özelliği iyi bir sindirim ve sağlıklı bir mikrobiyotaya sahip olmasıdır. Burası, vücudunuzun dış dünyayla en yoğun temas alanıdır ve bu alanın zayıf olması çoğu zaman alerjilerden otoimmün hastalıklara hatta kanserlere karar giden yolun başlangıcıdır.