Menü

Tedaviler

Diyabet

Diyabet
Diyabet

Tip-1 Diyabet:

Otoimmun bir hastalıktır. Otoimmun hastalıklar bölümünde detaylı olarak ele alınacaktır.

Tip-2 diyabet:

Bu bölümde ele alacağımız diyabet türüdür.

Tip-3 Diyabet: 

Bir diğer adıyla Alzheimer. Nörolojik hastalıklarda ele alınacaktır.

Diyabet vücuda bütüncül olarak zarar verebilen bir hastalık olduğundan yine tedavisinin de bütüncül olarak devam ettirilmesi gerekir.

Çünkü yapılan araştırmalar göstermiş ki yaşam şeklinin düzenlenmesi ve doğru beslenmenin yapılmasının başarı oranı, kullanılan şeker ilaçlarından çok daha yüksektir. 

Klasik tıp çatısı altında yapılan diyabet tedavilerinde kullanılan ilaçlar da hayatı zorlaştıran yan etkiler meydana getirmektedir.

Bunların arasında;

➡️  Vitamin mineral eksikliği

➡️ Sindirimin ve bağırsak florasının bozulması (ki bu durum başlı başına pek çok farklı kronik hastalığa davetiye çıkarmaktadır)

➡️  Unutkanlık

➡️  Libido düşüklüğü


Şeker hastalığı tedavisinde ana basamaklar;

Fonksiyonel beslenme, 

İnsülin duyarlılığını sağlayan doğal destekler,

İnflamasyonun yani vücuttaki artmış iltihabın azaltılması,

Artmış yağ dokunun yakımının sağlanması (Tip-2 diyabet ve obezite için), 

Enerji metabolizmasının desteklenmesi 


Şeker hastalığının ( Tip-2 diyabetin ) gelişim mekanizmasına kısaca bakacak olursak; zeminde artmış insülin direncini görürüz. Fazla şekerin vücutta toksik etkileri mevcuttur. Bu nedenle pankreastan sentezlenen insülin etkisi ile şeker hücre içine alınıp, mitakondrilerde yakılması ile enerji elde edilir. Artmış karbonhidrat tüketimi ve bu karbonhidratların yetersiz lif ve proteinle alınması kan şekerinin çok ve hızlı yükselmesine neden olur ve günümüz diyabet hastalarında çoğu zaman bu iki durumu bir arada görürüz. Bu artmış şeker nedeniyle daha fazla insülin üretilerek daha fazla şeker hücre içine sokulmaya ve kan şekeri belirli bir seviyede tutulmaya çalışılır. Bu dönem, şeker hastalığının ilk evresi olan İnsulin Direnci Evresidir. Başta bu mekanizma işe yarar ve açlık kan şekeri 100 mg/dl yi; tokluk kan şekeri de 140 mg/dl yi aşmaz. Bir süre sonra hücreler şekere doyar ve insüline rağmen şeker seviyeleri yeterince düşürülememeye başlar. Bu şeker hastalığına giden 2. adımdır ve Bozulmuş Kan Şekeri olarak isimlendiririz. Artık insülin artışına rağmen açlık kan şekeri 100-126 mg/dl ‘nin arasında ve tokluk kan şekeri 140-200mg arasındadır ve düşmüyordur. 


Bu iki evre de artmış insülinin vücutta etkileri başlamıştır. 

1- Vücutta artmış yağlanma

2- Yemek sonrasında uyuklama halleri

3- Kas kaybının başlaması

4- Kronik yorguluk

5- Yemekten sonra çabuk acıkma ve kan şekerinin hızlı düşmesi nedeniyle sık ve yüksek kalorili atıştırmalık tüketme ihtiyacı

6- Karaciğer yağlanması

Bu iki evre hala işlerin kolay düzeltilebileceği evredir ve şeker hastalığı tanısı almadan önce ki 5-10 yıllık bir dönemi kapsar. Yüksek şeker toksiktir ve vücuda zarar verir çünkü proteinlerin yapısına bağlanır ve onların 3 boyutlu yapısını bozar. Vücutta tüm mesajcılar, hormonlardan, bağışıklık için önemli antikorlara kadar pek çok madde protein yapıdadır. Hücreler bu proteinlerin 3 boyutlu yapısını tanıyıp ifade ettikleri mesajlara göre çalışmasını düzenler. Yüksek şeker nedeniyle yapısı bozulan proteinlerin fonksiyonu azalır ya da kaybolur. Yani yüksek şeker toksik etkisi ile vücudun tüm işlevlerini bozar. Bu nedenle vücutta bulunan koruma mekanizmaları devreye girer ve eğer yüksek şeker insülinle hücre içine sokulamazsa karaciğere yönlendirilir ve orada daha az zararlı olan yağa çevrilir. Bu yağ önce karaciğerde birikir. Bu nedenle şeker hastalarının karaciğeri yağlanmıştır ve detoks kapasiteleri düşüktür. Eğer bu durum devam ederse artan yağ, çevre dokularda depolanır (Tabiki bu durum zararsız bir  durum değildir şekerin toksik etkilerini azaltan yağa dönüşümünün başta kalp, damar, karaciğer ve beyin olmak üzere pek çok doku ve sisteme ağır bedelleri olur ). Bu nedenle şeker hastalığı başlamadan önce kan yağları bozulur ve karaciğer yağlanır. Bu mekanizma nedeniyle vücutta ana yağ molekülü yapısı olan trigliserid yüksekliği şeker hastalığının en erken bulgularından biridir ve şeker hastalarının önemli bir kısmına kolesterol düşürücü ilaçlar verilir.

Peki insülin direnci sadece fazla şeker alımı nedeniyle mi olur? Hayır! 

İşte şeker hastalığına zemin hazırlayan diğer önemli faktörler; 

-Vücutta artmış inflamasyon ( yani kontrolsüz iltihap )

-Toksinler

-Yüksek stress

-Hareketsiz yaşam

-Kirli hava

-Bozulmuş barsak sağlığı

-Vitamin-mineral yetersizliği 

-Yetersiz yada kalitesiz uyku da artmış inflamasyon ve buna bağlı insülin direnci sebebidir.

Basitleştirerek anlatmaya çalıştığım bu mekanizma başta detoks sistemi olmak üzere pek çok sisteme zararını bildiğimiz sadece kan şekerini düşürmeye odaklanan ilaçlarla düzeltilememektedir.

Bu nedenle şeker hastalığının kalıcı tedavisi için Fonksiyonel ve bütüncül bir bakış açısıyla yukarıda belirttiğim tüm mekanizmaların gözden geçirilmesi ve gerekenlerin desteklenmesi, hastaya uygun özgün program ve yaşam tarzına uygun tedavi ve takviye programı yapılması gerekir.

Fonksiyonel Tıp kapsamında ise bizleri ve hastalarımızı çok mutlu eden sonuçlar almaktayız. Bu konuda ilacı ve insülini bırakan hastalarım olmaktadır. 

Sağlıkla Kalın.


" Gerçek zenginlik sağlıktır. "

" Sağlığınız bir yatırımdır; onu bir tüketim malzemesi yapmayın."

" Sağlığınızı önemsemek bencillik değildir. Sizin sağlığınız hem siz hem çevreniz için değerlidir. "

" Uzun ve zor görünen yolculuklar önce adım atmakla başlar."

" Bedenimiz sandığımızdan çok daha zengin ve değerlidir."

" Mitokondri, hücresel işlevi ve temel olarak tüm biyolojik süreçlerimizi yürütmek için enerji yaratmada önemli bir rol oynar. Fonksiyonel Tıp için mitokondri tedavi süreçlerinde en alanlardan biridir. "

" Sağlığa giden yol, iyi bağırsaklardan geçer!"